Hayatım boyunca taşıdığım yük, yaşımı aşan bir ağırlık gibiydi. Henüz bir çocukken babasız kalmış, yetim olarak büyümüştüm. Ailemizin tüm yükü omuzlarımdaydı, ancak yoksulluk ve açlık, bu yükü katlanılmaz hale getiriyordu. Evimizde ekmek bulmanın bile bir mücadele olduğu günlerde, geceleri aç karnına uyumadan önce ettiğim dualar, umudumu kaybetmemek için tutunduğum tek şeydi.
Sonra bir gün, hiç beklemediğimiz bir hediye geldi: Bir balıkçı teknesi. Bu tekne bizim için bir mucizeydi. O an, o tekneye baktığımda hayatımda ilk kez sırtımdaki yükün biraz hafifleyebileceğini hissettim. İlk seferimize çıktığımızda içimde hem bir heyecan hem de korku vardı. Ama deniz bize cömert davrandı. Tuttuğumuz balıklarla hem karnımızı doyurduk hem de birazını satarak eve bir parça da olsa gelir getirebildik.
Bu sadece bir başlangıçtı. Zamanla hem geçimimizi sağlamayı başardık hem de evimize umut ve neşe geri döndü. Artık komşularımızdan borç istemiyor, kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliyorduk. Dualarımın karşılık bulduğunu, hayatımızın değiştiğini hissettiğim o anlarda içimi tarifsiz bir şükür kaplıyordu.
Bize bu imkânı sunan, bu yeni hayatı başlatmamıza vesile olan Sadece İnsan Derneği’ne ve onların değerli bağışçılarına ne kadar teşekkür etsek azdı. Ailemle birlikte artık karnımız tok, yüzümüz gülüyordu. En önemlisi de, başkalarına el açmadan yaşamımızı sürdürebiliyor olmanın verdiği gururla doluyduk.
Deniz hâlâ aynı denizdi, rüzgâr hâlâ aynı rüzgâr. Ama şimdi rüzgâr bizim teknemizi, bizim hayatımızı bir başka yöne doğru taşıyordu.